Muğla’da 27 farklı sivil toplum kuruluşu tarafından, Yatağan Termik Santralinden işten çıkarılan işçilere yönelik açıklama yapıldı. Açıklamada, “Kömür sektörü emekçileri 40 yıl önce topraklarına el konularak santral ve madende çalışmaya mecbur bırakıldılar, şimdi de işsizliğe terk ediliyorlar. Kömürden çıkış, işçilerin ve yerel halkın geleceğini güvence altına alan bir planla gerçekleştirilmeli ve bunun maliyetini de işçiler değil, yıllardır bu vahşi sömürüden kâr toplayan devlet ve sermaye ödemelidir” ifadeleri kullanıldı.
“BASİT BİR TAZMİNATLA KAPI ÖNÜNE KOYULUYORLAR”
Açıklamada şu ifadelere yer verildi: “İklim krizinin yükü her zaman olduğu gibi yine emekçilerin sırtına bırakılmak isteniyor. Oysa kömürlü termik santrallerin kapanması, işçilerin işsiz, yoksul ve çaresiz kalması anlamına gelmemelidir. Kömürden çıkış süreci, işçilerin haklarını koruyarak ve onları geleceksiz bırakmadan adil bir şekilde planlanmalıdır.Kömür sektörü, emekçilerin sağlığını, emeğini ve hepimizin ortak varlığı olan doğayı yıllardır sömürüyor. Şirketler, kendi kârlılıklarını artırmak için yenilenebilir enerji ve başka yatırımlara geçerken, devletten aldıkları teşviklerle kömür yatırımlarına yıllarca devam ettiler. Ancak bugün, bu teşvikler bile kömür sektörünün sürdürülemezliğini örtbas edemiyor. Sermayenin bu krizden çıkış için planları var, ancak emekçiler için böyle bir plan öngörülmeden, basit bir tazminatla kapı önüne konuyorlar.”
“BEDELİNİ VAHŞİ SÖMÜRÜDEN KÂR EDENLER ÖDEMELİ”
“Kömür sektörü emekçileri 40 yıl önce topraklarına el konularak santral ve madende çalışmaya mecbur bırakıldılar, şimdi de işsizliğe terk ediliyorlar. Adil bir geçiş süreci ile işçilerin yeni istihdam olanaklarına erişiminin sağlanması gerekiyor. Bugün Yatağan termik santralinde ya da başka bir kömürlü santralde çalışan işçilerin de güvenli bir işe, temiz bir hava ve suya, iyi gıdaya erişim hakkı var. Hatta temiz bir gelecek en çok yıllarca yerin altında sanayinin çarklarının işlemesini sağlamış bu işçilerin hakkı. O nedenle, biz diyoruz ki, kömürden çıkış, işçilerin ve yerel halkın geleceğini güvence altına alan bir planla gerçekleştirilmeli ve bunun maliyetini de işçiler değil, yıllardır bu vahşi sömürüden kar toplayan devlet ve sermaye ödemelidir. Bu maliyet, kıdem tazminatı ya da susturmak için verecekleri başka herhangi bir tazminat değildir. Ya yeni, güvenli ve güvenceli bir iş, ya da hayat boyu gelir güvencesidir.”
“KÖMÜRÜN SONU, İŞÇİNİN SONU OLMAMALIDIR”
Sendikalar geleneksel sendikacı refleksiyle işçinin korunmasını işin korunması ile karıştırıyor olabilir. Ama bizi sermayenin “yeşil” badana yapan çevrecileri ile karıştırmayın. Bizler, yaşamı sürdüren emekçiler olarak, doğanın ve emeğin sömürüsüne karşı birlikte mücadele ediyoruz. Kömür sektöründen özgürleşerek, hepimiz için adil ve sürdürülebilir bir gelecek talep ediyoruz. Kömürün sonu, işçilerin sonu olmamalıdır. Birlikte mücadele ederek, hem iklim krizine karşı çözüm üretebilir, hem de geçişin adil olmasını, kömür santrallerinin kapatılmasının bedelini o santrallerde çalışan işçilerin tazminatları verilse bile işten çıkarılma ile ödememesini sağlayabiliriz.
İklim krizinin etkilerini azaltmak ve gelecekteki nesillere üzerinde yaşayabilecekleri bir dünya bırakmak istiyorsak, iklim krizine karşı en çok etkilenenler olarak hep birlikte mücadele etmek zorundayız.”